
13 Mayıs 2024, 15:30
"İzmir'de, Çerkes Hasan Tahsin’den Yunana ilk kurşun"
Anzavur olayı ve Çerkes Ethem'in müdahelesine kısaca değinmiştim. O tarihe gelinmeden, 1918 -1919, Osmanlı’da yaşayan herkesin kafasının allak bullak olduğu, kimin ne yapacağını bilmediği, kendince çözümler aradığı yıllar.
Öyle ya, 600 yıllık dev Osmanlı İmpatorluğu'nun başkenti bile işgal edilmişti. Mustafa Kemal dahil, kimse ne yapacağını bilmiyordu. Onunda kafasındaki ilk çözüm Osmanlı Sarayında Enver Paşa gibi damat olmak, (hatta bu konuda ilk adımı atmış Vahdettin’in kızı Sabiha Sultan’a evlenme dahi teklif etmiş ama kabul edilmemişti- Murat Bardakçı) etkin bir göreve gelip, mücadeleyi sarayın gücünü arkasına alarak yapmaktı.
İşte bu tablonun içinde 15 Mayıs 1919’da, İzmir’e Yunanlıların çıkışı Anadolu’da bardağı taşıran olay oldu. Koskoca İmparatorluk, 1830 yılına kadar Osmanlı’nın eyaleti olan bir devlet tarafından işgal ediliyordu. İzmir’de, Yunan Ordusuna ilk kurşun Çerkes asıllı Gazeteci Osman Nevres, yani nam-ı diğer Teşkilat-ı Mahsusacı Hasan Tahsin tarafından sıkılıyor ve Hasan Tahsin, Yunan askerlerince süngüleniyordu.
İzmir'de, Yunan İşgal Komutanlığı tarafından Matbuat ve Sansür Müdürlüğü’ne getirilen Mihail Rodas’ın anıları, 1925’te, İzmir’deki Anadolu Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Mihail Rodas; Hasan Tahsin’le ilgili şu bilgileri aktarmaktadır.
“...Ayakta olan bu Türk kitlesi arasında Hukuk-u Beşer Gazetesi’nin genç Çerkes muharriri Hasan Tahsin’e tesadüf ettim. Gazetesinde Bolşevik tarzında müteaddit sosyalist makalat neşretmiş idi. Hasan Tahsin’i müteheyyiç halk arasında gördüğüm vakit, kendisinden vaziyeti sordum. Hiç tereddüt etmeden bana; ahval icap ederse, ertesi günü Türk ahalinin müdafaası için o safta bulunacağı cevabını verdi. Gerçekten de genç Çerkes muharririn cesedi, 15 Mayıs’ta öğleden sonra Kışla önünde bi-ruh olarak bulundu.” ( Doç.OKTAY GÖKDEMİR. Milliyet 15-5-2011)
Rus Kafkas Savaşlarının, 30 yıla yakın liderliğini yapan efsane komutan İmam Şamil’in “ Sonunu düşünen kahraman olamaz” sözü bu kez İzmir sokaklarında karşılığını bulmuştu.
Çerkesler, 15 Mayıs’tan sadece 15 gün sonra, bu kez Ödemiş Hacı Osman köyünde Yunanlıların karşısına dikiliyor, 1 Haziran'da, 5-6 saatlik bir çatışmadan sonra köy işgal ediliyor ve komple yakılıyordu.
Tamda bu tarihlerde 25 Mayıs 1919’da Hüseyin Rauf (Orbay) Bey hatıralarında, Balıkesir Emre Köy'de, evinde ziyaret ettiği Ethem Bey’e söylediklerini şöyle anlatır:
***
“Çok kalacak değilim.Kardeşlerin Manyas’ta ise yolumu oradan geçirir kendileriyle görüşürüm.Fakat benim asıl görüşmek istediğim sensin.Yunanlılar buralara da sarkacaklar.İleri hareketler çok yakında başlayabilir.Padişah ve Ferit Paşa Hükümeti bu istilaya karşı hiçbir şey yapamazlar.Ne yapacaksa millet kendisi yapacaktır.Namus ve varlığını müdafaada kendisine layık evlatlarını da başına geçirecektir.Ben buraya birkaç itimat edilebilir birkaç arkadaşımla geldim.Bu mıntıkayı dolaşacağım.Vatanseverleri uyandırmaya çalışacağım.Milletini seven, esaret altına sürüklenmektense ölümü tercih edenler el ele, gönül gönüle vererek vatanı kurtaracağız.Bütün mesele bizim zaman kazanmamızdır.Bu da halkın derhal silaha sarılmasıyla mümkündür. Seni ve kardeşlerini bunun için görmeye geldim..”(Rauf Orbay-Siyasi Hatıralar)
***
Bu görüşmeden sonra Ethem hasta yatağını terk eder ve yanına 8 arkadaşını alarak Bandırma’dan Ayvalık’a gelir.Çok geçmeden Soma’ya iner.Burada Albay Kazım (Özalp) Bey’den bir miktar silah ve cephane alarak Salihli’ye geçer.
***
Karargahını Salihli’ye kuran Ethem buradaki silahlı Dramalılarla birleşir.Gönen, Balıkesir, Kirmasti(bu günkü Mustafa Kemal Paşa), Susurluk, Bandırma, Manyas ve Bursa’da tanıdığı Çerkezlere haberler gönderir. Eli silah tutan Çerkez gençleri kuvvetleri arasına katılmaya çağırır ve çağrısına uyan Çerkezler büyük topluluklar halinde Ethem’e katılır.
***
Bandırma’dan 8 arkadaşıyla yola çıkan Ethem kısa sürede Balıkesir’den Uşak’a uzanan bölgenin en büyük vurucu “Milli” Kuvveti olur.
Teşkilatı Mahsusa’dan ( Bu günki MİT’in ilk adı) gelen tecrübe ve ilişkilerle kısa sürede yine Çerkes olan Kuşcubaşı Eşref Sencer ve kardeşi Sami Bey, abileri Reşit ve Tevfik beylerin desteği ile Ege çok etkili, gerilla savaşı veren, vur kaç taktiği ile savaşan 7500 kişiye yakın bir süvari birliği oluşturur. Ethem Bey, 1920 sonuna doğru asker sayısı neredeyse 200.000 kişiye ulaşmış Yunanlılara karşı olağanüstü başarılar elde etmeye başlamıştır. O tarihte Ankara Hükümeti ve Mustafa Kemal’in elinde hiçbir silahlı güç yoktur. Mustafa Kemal Paşa, Çerkes Ethem’e “Ethem bey, isminiz Türk İstiklal savaşı tarihine altın harflerle yazılacaktır” şeklinde telgraf çekiyordu.
Batı Cephesinde en ateşli çatışmaların yaşandığı günlerde Batı Cephesi Komutanı yine bir Çerkes olan Ali Fuat Paşa idi. Çerkes Ethem ve kardeşlerinin disiplinsiz davranışlarının hiçbirinin bir önemi yoktu, çünkü Ankara hükümeti Çerkes Ethem’e mahkumdu. Çerkes Ethem, daha sonra bu başına buyruk davranışlarından dolayı suçlanacaktı ama şimdilik önemi yoktu. O günün şartları içinde başka bir mücadele şeklide yoktu. Ethem Bey, vergi topluyordu, çünkü askerine yedirecek ekmeği yoktu, Ankara’nın Ethem’e gönderecek parası da. Hatta Ethem bey, o günlerde Eskişehir’de askerlerinin karnını doyurmak için lokantalara borç yazdırıyordu. Garipliğe bakın ki, despotlukla itham edilen adam kara deftere borç yazdırıyordu. Ödemiyorum, bu askerin karnı burada doyacak dese kim itiraz edebilirdi ki?
Oğuz Berk
3 Mayıs 2019 - Kayseri
Uluslararası Kafkas Derneği Başk.