• 28 Haziran 2024, 19:53

     
    Biraz aklı başında olsan, Arap Çöllerinde ne işin vardı, Osmanlıyı kurtaracam diye, Balkanlarda ne diye tampon devlet kurarsın. Deli bir Çerkes olmasan, 40 kişiyle 20.000 kişilik bir orduya karşı 5 saat niye savaşırsın? İngilizlerin, Osmanlı oyunlarına karşı "Sizin başınıza öyle bir bela saracağım ki," diye niye dersin. Peki ey deli adam tüm bunları niçin yaptın, sonunda siyasi entrikalarla hain olmak için mi?
    Kuşcubaşı Eşref Sencer, ünlü İngiliz ajan Lawrence'ye " "Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükümetinin başına öyle musibetler salacağım ki, 2 asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz." der. Ve İngilizler yıllarca Kuşcubaşı'nın başlarına sardığı IRA ( İrlanda Kurtuluş Ordusu) ile boğuşur.
    Mili Mücadeleye emek vermiş, birçok deli yürek gibi sonu hainlik ve sürgün olan bu adamın, bu gün bile densizlik ve aymazlık peşini bırakmaz. Süleyman Askeri ile birlikte Teşkilatı Mahsusa'yı kuran Kuşcubaşı için, kendini tarihçi sayan Ahmet Efe diye biri çıkar 90 yıl sonra "Efsaneden Gerçeğe Kuşçubaşı Eşref Sencer" diye kitap yazar, Kuşçubaşı'nı yerin dibine sokmak için. Ama gaflet insanın gözünü bağlamaya görsün. Ahmet Efe, çok büyük bir iddaanın sahibidir; "Ben Genel Kurmay Arşivlerine kadar araştırdım, MİT'te kapıcıların, çaycıların, odacıların bile kaydı tutulmaktadır, ama Kuşçubaşı Eşref'in hiçbir yerde adı bile geçmemektedir." diye Sabah Gazetesine röportaj ( http://arsiv.sabah.com.tr/.../haber... ) bile verir.
    Ancak gaflet bu ya, hiçbir yerde ismi bile geçmiyor dediği, bu büyük kahraman için MİT internet sitesine girip bakmayı akıl edemez, ( http://www.mit.gov.tr/birinci_bolum_B2.html / http://www.mit.gov.tr/ek-nu10.html ) çünkü kendisine 90 sene sonra bu kitabı yazdıranların gazına gelmiştir.
    Ey Kuşcubaşı... Almanya'nın İstanbul Büyükelçisi Hans Von Wangenheim dediği gibi " Cinnet derecesinde bir vatanperver" olacağına birileri gibi, İngiliz mandası altında çiftlik ağalığı hayali kursan, sonrada Cumhurbaşkanı olsaydın ya, be deli adam.
    OĞUZ BERK
    Uuslararası Kafkas Derneği Başk.

    Wikipedia'da
    KUŞCUBAŞ EŞREF

    Eşref Sencer Kuşçubaşı ya da bilinen adıyla Kuşçubaşı Eşref (1883, İstanbul - 15 Nisan 1964, İzmir), Çerkes asıllı Türk istihbaratçı ve savaşçıdır.[1]

    Çerkes Mustafa Nuri Bey'in oğludur. Çerkeslerin Ubıh boyundandır. Harp okulunun son sınıfında iken Jön Türkler'le ilişkisi yüzünden II. Abdülhamid tarafından Hicaz'a sürgün gönderildi. Sürgünde bulunduğu zindandan kaçıp, II. Abdülhamid'in başyaverinin oğlunu üç tabur korumanın arasından kaçırmayı başardı. Arabistan'da II. Abdülhamid'e karşı giriştiği isyan hareketi sırasında tüm Arabistan'ı dolaştı, yerel şeyhlerle dostluk kurdu. Her an her yerde ortaya çıkabildiği için kendisine şeyhi't tuyyur (uçanların efendisi) denildi.

    II. Abdülhamid meşrutiyeti ilan etmek zorunda bırakılıp, aralarında Kuşçubaşı'nın da bulunduğu pek çok kişiye af çıkarmasıyla birlikte isyanına son verdi. İsyan sırasında etrafına topladığı kendisine bağlı silah arkadaşlarıyla beraber, kurulan Teşkilat-ı Mahsusa adlı istihbarat örgütüne katıldı.

    1911 yılında Trablusgarp'ta Enver Bey ile birlikte direniş hareketlerini örgütledi. 1912 yılında İkinci Balkan Savaşı sırasında Enver Bey, kardeşi Sami Kuşçubaşı, Cihangiroğlu İbrahim ve Süleyman Askeri ile birlikte ÇorluTekirdağMalkaraHayrabolu ve Edirne'nin kurtarılmasında yer aldı. Aynı yıl Süleyman Askeri ve yörenin ileri gelenleri ile beraber Batı Trakya'da, Batı Trakya Bağımsız Hükûmeti adıyla ilk Türk Cumhuriyeti'nin kurulmasında rol oynadı.

    I. Dünya Savaşı'nın çıkmasıyla birlikte 1914-1915 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın Arap Yarımadasında görev yaptı, Süleyman Askeri Bey'in ölümünü takiben Teşkilat-ı Mahsusa başkanı olmuştur. 1915-1918 yılları arasında bu görevi sürdürdü.

    Oturanlar, (sağdan sola); Sabık Yenice Kaymakamı Süreyya Bey, Kuşçubaşızade Hacı Eşref Bey, Suriye İttihat ve Terakki Müfettişi Mümtaz Bey, Piyade Yüzbaşı Hacı Emin Bey.
    Orta sıra ayakta duran pantolonlu zevat (sağdan sola); Edirne ve Kosova İstidlaat Komisyonu azasından Yüzbaşı Ali Bey, Trabzonlu mücahit Veysel Bey, Süvari Mülazımlarından Kasım Bey, Muharririn-i Askeriyeden Bahriye Yüzbaşısı Muhittin Bey (Trablusgarp, 1912)

    I. Dünya Savaşı sırasında İngilizlere karşı girişilen İkinci Kanal Harekâtı'nda öncü birliklere komutanlık etti. 1917 yılında Hayber'de Faysal'ın (sonradan Irak Kralı olacaktır) 20 bin kişilik birliğine karşı 40 kişilik Teşkilat-ı Mahsusa birliği ile beş saatten fazla savaştıktan sonra yaralı olarak ele esir düştü. Bir savaş gemisi ve bir denizaltı eşliğinde Malta'ya sürgüne gönderildi. Sürgünlüğü sırasında Arabistan'daki macerasını, yakalanışının ve sürgün hayatının ayrıntılarını anlatan bir eser yazdı.

    Yakalandıktan sonra Lawrence'a "Lawrence, kazandığını sanıyorsun. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi. Hükûmetinin başına öyle musibetler salacağım ki, 2 asır uğraşsanız bitiremeyeceksiniz." dediği iddia edilmektedir.

    İngilizlerle imzalanan esir değiş-tokuş anlaşması gereği serbest bırakıldı. Deniz yoluyla Anadolu'ya döndü ve hemen Türk Kurtuluş Savaşı'na katıldı. 1920 yılı boyunca kendi yetiştirdiği Çerkez Ethem'le beraber Kuva-yi Seyyare'de Yunan işgaline karşı savaştı. Özellikle Adapazarı civarındaki Kuvâ-yi Milliye'nin başarıları ona mal edildi. Çerkes Ethem'in Türk kuvvetlerine isyan edip yenilmesinden sonra onunla birlikte Yunan kuvvetlerine sığındı.

    Lozan Antlaşması'ndan sonra Yunan ve İngiliz iş birlikçisi olması iddiasıyla, Çerkez Ethem'le birlikte Yüzellilikler listesinde yer alarak vatandaşlıktan çıkarıldı. Türkiye'ye girişi 1936 yılına kadar yasaklandı. 1936 affıyla yurda girişi serbest bırakıldığı hâlde "Hiçbir zaman af dilemedim, hain değilim ki affedileyim." dedi ve yurda dönmedi.

    1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidar olmasından sonra Türkiye'ye döndü. Yurda dönene kadar Mısır'da İskenderiye şehrinde ikamet etmiş olup bu zaman içerisinde herhangi bir istihbarat faaliyetine katılmamış olduğu tahmin edilmektedir.

    Granta Mezarlığı'ndaki kabri

    1950-1964 yılları arasında Türkiye'de yaşadı ve beraber savaştığı silah arkadaşlarının mezarlarını dolaştı. 1964 yılında öldü. Kabri Aydın'da Söke-Kuşadası yolu Yaylaköy Caferli Granta Mezarlığı yanındadır.





  • WhatsApp