Oğuz Berk
Uluslararası Kafkas Derneği Başkanı
20 Ocak 2020 - Ankara
"Sonunu düşünen, kahraman olamaz" demiş Şeyh Şamil.
Bu gün kahraman olmak kolay, bu gün kahramanlık taslamak kolay. Zor zamanda kahraman olmak için biraz deli olmak gerek. İlkokul, ortaokul, lise, üniversite... okuduğumuz kitaplarda hiçbir yerde Çerkes Ethem dışında diğerlerinin adı Çerkes diye geçmedi. Bekir Sami Kunduk, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Deli Halit Paşa, Ali Şefik Özdemir Bey, Aslan bey Toğuzata, Kamil Polat, Deli Fuat Paşa, Rüştü Kobaş, Cemil Cahit Toydemir ...
Sadece Ethem bey, "önce hain ilan edildi", sonra Çerkes, o ana kadar herkes ona Ethem bey veya Çakır bey diye hitap ederdi. Öyle ya, bu kadar kahramanın hepsi Çerkes olamaz, olmaması lazımdı.
.........
Parti Pehlivan, 1878 Yılında Selanik'te doğmuş, babası Büyük Çerkes sürgününde Kafkasya'dan Selanik'e yerleşen Hacı İshak beydir..Çerkeslerin Abzeh boyundandır..
Rum ve Bulgar isyancılarına karşı Balkan dağlarında savaşmış, iyi bir direnişçi olmuştur. İyi bir Pehlivandır. “Parti” adı verilen ödülleri kaçırmadığından Parti Pehlivan ( Mehmet Baksak) adıyla tanınmıştır. Parti Pehlivan 17–18 Mayıs gecesi, 14 mahkûmu da alarak Dumanlı Dağa çıkmıştır. Orada tutunamayacaklarını anlayınca Akhisar’a gelir, Halit Paşa ve Çerkez Ethem ile buluşur.
15 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal eden Yunan İşgal güçlerine karşı iki deli Çerkes çoktan hazırlıklarını yapmış, Yunan'ı bekliyordu.
Parti Pehlivan ve Çerkes Ethem Ege'de milli mücadele için milleti organize etmeye çalışırken, Akhisar'da terziler gece gündüz ortalığı donatmak için Yunan bayrakları dikiyordu.
Bu kahramanlar Salihli cephesinde savaşırken:
Akhisarlı Rumların yanında eşraftan bir temsil heyeti ile kalabalık bir grup (Parti Pehlivan’ın anlattığına göre: başlarında Akhisar kaymakamı ve Müftüsü de vardır.) Kayışlar Köyü, Yunan karakoluna giderek, Yunan komutanına “iyi niyetlerini ve davetlerini bildirirler…” Karakol komutanı İstanbul-Pendik Köyü Rumlarındandır, Türkçe konuşur:
“Bana beyaz bir at bulun, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a girdiği gibi olsun.” Beyaz bir at bulunur…
Yunan karakol komutanı 5 Haziran 1919 günü yanında yalnız 120 asker olduğu halde, kilise çanlarının durmadan çaldığı bir ortamda ilerleyerek, hükümet konağına çıkar ve göndere yunan bayrağı çekilir. Bu gelişme üzerine bazı Akhisarlılar korkudan Sındırgı köylerine sığınırlar. Rum halkı ise bayramlardaki gibi yeni elbiselerini giyerek sokaklara dökülmüşler, hemen hepsi içkili olarak naralar atmakta, laternalar çalmakta, zafer takları yeniden kurulmuş, sel gibi bir bayram havası hüküm sürüyordu…
…kiliseler faal, minareler ıssız, Rum halkı çılgınlıklar içinde, Türkler pusmuş bir halde. Milne kurallarına aykırı olarak yapılan bu işgal hareketi, Yunan işgal kuvvetleri komutanlığının dahi tepkisini çekmiştir.
Şikayetler üzerine 9 Haziran 1919 günü Yunan Birliği geri çekilir ve birliğin komutanı disiplinsizlik suçundan 20 gün hapse mahkum edilir.
11 Haziran 1919…
Çerkez Ethem, Halit Paşa ve Parti Pehlivan, üç deli Çerkes, olayları duyar duymaz bir grup akıncı ile hışımla Akhisar’a gelmişlerdir….
................
Parti Pehlivan’ın anlattıkları:
Kayışlar köyü Yunan Jandarma karakol komutanı ve bir grup askerin, davet üzerine Akhisar’ı işgal etmeleri sinirleri çok bozmuştur. Çerkez Ethem burnundan solumaktadır, hükümet konağının önüne öyle bir hışımla gelir ki, toz bulutundan göz gözü görmez olur…
Ortam çok gerilmiştir; Çerkez Ethem adamlarına emir verir:
“Kaymakamı alın!...”
Kaymakam, hükümet binasının merdivenlerinden indirilirken Çerkez Ethem atından inmeden bekliyor, hırsından şaplağını çizmelerine vurarak çizmelerinde şaklatıyordu; sonra arkasına dönerek üç adamını görevlendirdi:
—Şu kopil gâvur komutanını “halaskar ( kurtarıcı) gibi…” karşılamaya giden Müslüman gâvurlarını da getirin…
— Bir masa üç sandalye bulun…
Bulundu…
Sonra atından indi…
Kaymakamlık binasının önünde, çınar ağacının gölgesindeki taş sekinin üzerine divan kuruldu. Karşılama kafilesine katılan on beş Müslim kişi yakalanarak getirildi, içlerinde Akhisar Müftüsü de vardı. Rumların hepsi ortalıktan çekilmişti. Yalnız Rum’un biri fotoğraf çektirmek için getirildi. Oldukça kalabalık Müslüman ahali ise izleyici olarak toplanmıştı…
Çerkez Ethem masanın üzerine çizgisiz, sarı yapraklı tozlu bir defter koydu…
…Bizi de harp divanına almasın mı(!)
Ethem Ağa’nın boyu iki metre, önce Akhisar Kaymakamı’nı sorguladı?
Ona tepeden bakıyordu, eliyle çenesinin ucundan kaldırarak gözlerine baktı:
“Kaymakam… Sen hangi milletin kaymakamısın?...”
Kaymakam titriyordu:
“Osmanlı… Osmanlı tabii, ne diyeyim? E…”
"Osmanlı kaymakamı ha...Hizmetin Yunan'a..."
… Kaymakam asıldı. Halktan bir alkış koptu…
Eşraftan bir baş efendi:
“Sen ne iş yaparsın efendi?”
“Ticaretle iştigal ederim…”
“Ticaretinde vatanı satmak da var mıdır?”
“Ben onlara uydum… ne bileyim?...”
…eşraftan baş efendi asıldı ve halktan çok alkış geldi…
Müftü Efendi’ye sıra gelince:
“Biz hiç bir papaz görmedik ki Müslüman’a, müftüye temenna ( Eli alnına götürerek selâmlama işareti yapma. Minnettar olma.) etsin…”
“Sen papazlara niçin temenna ettin?...”
Müftü Efendi başını hiç kaldırmadı; yere bakıyordu, hiç cevap vermedi…
Oda suçlu bulundu; asıldı; fakat bir sessizlik oldu…
Bu idam için alkış olmadı…
Çerkez Ethem, sırada korkuyla bekleyenlere dönerek baktı; onlara sordu:
“Bir daha yapar mısınız?...”
— “Hayııır!...”
“İyi… Hadi gidin…” dedi.
Parti Pehlivan yıllar sonra şöyle demiştir: “Bu millet dün bu meydanda Yunan’ı alkışlıyordu, bugün bizi… yarın kimi alkışlayacaktır?...”...
.........................
Peki Milli mücadelede zafere doğru ne oldu ?
Çerkes Ethem hain ilan edildi (!)
Parti Pehlivan Kurtuluş Savaşı sona erince İstiklal madalyası ile ödüllendirilmiş ve üstün hizmetlerinden dolayı Emlak- ı Metruke’den Hacı Haliller Kasabasında verilen bir çiftliğe ailesi ile birlikte yerleşmiştir. Çerkez Ethem Bey ile birlikte eşkıyalık yaptığı iftirasına uğramış, adamlarıyla beraber İzmir’de tutuklanmış ve eşinin kulağındaki küpesine kadar tüm malları elinden alınmıştır. T.B.M.M.’de bulunan ve kendisini yakından tanıyan mebusların gayreti ile İstiklal mahkemesinde aklanmış, beraat etmiş, ceza evinden çıkarılarak malları iade edilmiştir. 1941 yılında 63 yaşında vefat etmiştir, maalesef ki ismi hiçbir yerde yaşatılmamış, hatta kendi köyündeki okula bile ismi verilmemiştir.